Yenice Müftüsü Derviş ORHAN 27.11.2019

KADER
27 Kasım 2019 09:15Ana Sayfa Tweetİmanın altı temel esasından bir kabul edilen kader, Allah’ın ezelden ebede kadar olacak bütün olayları ezeli ilmi ile, yeri, zamanı ve niteliklerini önceden bilmesi ve takdir etmesi demektir. Yani, Allah olmuş ve olacak ne varsa her şeyi biliyor ve zamanı geldiğinde ise onlar Allah’ın takdiriyle meydana geliyor. Konuyu biraz daha açmak gerekirse; Yüce Allah biz kullarını yaratmış, diğer varlıklardan farklı olarak da akıl, irade ve bunun yanında irade ettiği şeyi gerçekleştirebilmesi için de güç vermiş. İnsanın iradesini gerçekleştirme de referans olsun diye iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini, helal ve haramı açıklamış. İyi, güzel ve helal olana yönelmesi; kötü çirkin ve haram olandan kaçınması için kanunlar koymuştur. İnsan kendisine verilen bu irade ile bu iki amel/fiilden birini tercih eder, Yüce Allah da kulunun bu tercihini yaratır. Kişinin seçtiği/tercih ettiği amel/fiil iyi ise sevap kazanır, kötü ise günaha girmiş olur. İrademiz dışında meydana gelen olaylarda ise biz sorumlu değiliz.
Burada üzerinde durulması veya halk tarafından yanlış anlaşılan ve ifade edilen bir yanlışın da altını çizmekte fayda olduğu kanaatindeyiz. Kader bize bir işi yapmaya zorlamaz. Eğer böyle olsaydı sorumlu olmazdık. Yaptığımız işleri/amelleri biz tercih ettiğimiz için bir sorumluluğumuz vardır. Kader bu olunca yaptığımız bir günahı veya hatayı kadere bağlayıp “ne yapayım bu kaderimde varmış” veya “bu alın yazımmış” demek doğru bir davranış değildir. Şuan yaptığınız bir işi düşünün, veya biraz önce yaptığınız iyi veya kötü, doğru veya yanlış bir davranışınızı sorguya çekin. Göreceksiniz ki yaptığımız her fiili biz kendimiz tercih etmekteyiz. Kimse bizi zorlamadan kendi isteğimizle ve tercihimizle bu fiil veya filleri yapmaktayız.
Kaderi daha iyi anlamamız için şu örneğe dikkat edelim. Bir Astronomi uzmanı, yaptığı hesap sonucu, güneşin tutulacağını tespit eder; tutulacağı zamanı ve nerelerden görülebileceğini önceden haber verir. Günü gelince de güneş, uzmanın haberine uygun olarak tutulur. Şimdi güneş, bu uzman haber verdiği için mi tutulmuş yoksa güneş, yapılan hesap sonucu tutulacağı için mi uzman bunu önceden haber vermiş? Başka bir ifade ile uzmanın, güneşin tutulacağını bildirmesi mi güneşin tutulmasına sebep olmuş, yoksa güneşin tutulacağı mı uzmanın önceden bunu bildirmesine sebep olmuştur? Elbette güneşin tutulacağı uzmanın bunu tespit edip haber vermesine sebep olmuştur. Yoksa uzman, bunu haber verdiği için tutulmuş değildir. İşte bizim yapacağımız iyi ve kötü işleri de Allah Teâlâ’nın önceden bilip takdir etmesi de bunun gibidir. Yani biz, kendi isteğimizle yaptığımız işleri Allah Teâlâ önceden ezeli ilmi ile bilip takdir ediyor. Yoksa 0, bildiği ve takdir ettiği için biz onları yapmak zorunda kalmıyoruz.
Halk tarafından yanlış anlaşılan ve yanlış yorumlana bazı ayetler kişileri kader konusunda yanlış inanışlara götürmektedir. Mesela şu ayeti ele alalım:
“And olsun ki biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık.”(Araf/179)
Bu cehennem için yaratıldıkları bildirilen kimseler, kendi iradeleri ile yapacakları fena işler ve kötü davranışlar sebebiyle cehennemi hak edecekleri hesaba katılmadan ve dikkate alınmadan cehennemlik olmuş değillerdir. Onlar yaratılırken herkes gibi günahsız olarak dünyaya gelmişler, cehennem damgalı olarak doğmamışlardır. Allah Teâlâ ezeli ilmi ile bunların ilerde doğup büyüdüklerinde kendi hür iradeleri ile yükümlülüklerini yerine getirmeyeceklerini, görevlerini yapmayacaklarını, heva ve heveslerine uyacaklarını ve bu sebeple cehenneme gideceklerini biliyor ve bunu haber veriyor. Yoksa onları cehenneme girsinler diye yaratmış değildir. Cehennemlik kullar olacağı için Allah Teâlâ cehennemi yaratmıştır.
Kaderi, doğru bir şekilde anlamalıyız. Çünkü biz, akıl ve irade sahibiyiz. Aklımızı ve irademizi kullanarak yaptığımız işlerden sorumluyuz. Bunların önceden Allah tarafından bilinip takdir edilmesi, bizim irademizi etkilemez. Zira kader Allah’ın bize, şu işi yapsınlar, yapmak zorundadırlar.” demek değil, “onlar şu işleri yapacaklardır.” demektir. Aksi takdirde iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark kalmaz ki öyle değildir. İyilik yapanlar, görevlerini yerine getirenler ödüllendirilecek, kötülük yapanlar ve görevlerini ihmal edenler ise cezalandırılacaktır.
Bunun yanında insan tamamen hürdür, her istediğini yapar diye bir şey söylemekte doğru değildir. Zaman zaman Yüce Allah kişilere ve toplumlara müdahale eder, onlara gelecek zararları veya faydaları engelleyebilir. Mesela, bir gurup insan bir topluma zarar vermek istiyor. Bunun aksine Allah da o toplum için iyilik murad etmiş. Burada Allah görünür ve görünmez ordularıyla müdahale edebilir. Bu Yüce Yaradanın tasarruf hakkıdır. Ama bireyler yaptıkları her şeyden sorumludur ve karşılığını mutlaka görecektir.